Zor

Ne zor anlatmak.
Hangi kelimeleri seçmem gerektiğine bile karar veremiyorum. Aklımdan öyle hızlı geçiyor ki her şey, sözcükleri yetiştiremiyorum.
Sürekli düşünüyor olduğumu fark ettim. Hep konuşuyorum ama içimden.
Komik mi?
Değil bence.
Çok dinlenilen bir evde büyümedim ben. Fikrimin sorulduğu, hatırımın, günümün nasıl geçtiğinin sorulduğu bir ev değildi.
Anlatmaya çok alışık değilim.
Çocukluğumda kendimi anlatma ihtiyacı duymadım hiç. Anlatmam gerekmedi çünkü merak eden olmadı. Ben yazmaya ve kendimle konuşmaya alıştım. Delirmemek için belki.
Sonrasında da yine pek merak eden olmadı.
İnsan senelerce nasıl alıştıysa sonrasında da öyle devam diyor.
Şimdi merak eden var ama ben anlatmaya alışık değilim.
Bana sorduğunda o sustuğumu sanıyor ama aslında ben senelerce yaptığım gibi anlatıyorum. Ama kendime.
Bunu bile anlatmak zor benim için. Ama yazarken belki daha başarılıyım.
Sesime hakim olmak zorunda değilim, ellerime, jestlerime..
Ama zor şey anlatmak.
Kapalı kutu değilim. Kapıyı çalan sensen eğer, ardına kadar açık kapılarım.
İçimde esen her rüzgarı sana yolluyorum. Koklasan yeter.
Çok zor anlatmak.

Panik Yok

Evleniyorum.. yani sanırım evleneceğim. Hemen her şey kesinleşti.  Evlenme teklifi, kabulü, isteme töreni, çikolata, çiçek, nişanlılık süreci derken karar verildi, kan verildi, gün alındı, nikaha yeri kararlaştırıldı. Gelinlik hazır gibi. Zaten kraliyet düğünü de olmayacağı için sandalları saldık.
Düğüne 2 ay kala iki ayağımızın bir papuca gireceği günlere kadar sakiniz. E Türk'üz ne de olsa. Bir rahatlık bir boş vermişlik..
Tabi bu sıralar yapacak iş de yok. Ev tutmak için erken, 5 ay boş eve kira mı vereceğiz diye? E ev tutulmadan eşya nasıl alacağız, neremize yerleştireceğiz? Her şey bir önceki ile bağlantılı olduğundan, biz oturuyoruz.
İş olmayınca, bir düşünce, tartman / ölçme hali alıp götürüyor bizi buralardan. Zira henüz  cevaplarını bulamadığım bazı sorularım var. Aklıma bir şeyler gelmiyor değil ama tatmin edici değiller.
Evlilik için doğru zaman mı yoksa daha erken mi?
Doğru kişiye mi evet dedim? Sanki çoktan seçmeli imkanım varmış gibi de bu soruyu da soruyorum işte.
Kraliçeliğimi ilan ettiğim tek yer olan yatağımdaki hükümdarlığımı paylaşacak olmayı sindirebilecek miyim?
Hadi şimdi tartışınca alıp başımı gidiyorum, aynı evde gidebilecek en uzak yerin mutfak olacağının tam anlamıyla farkına varabildim mi? Off bu soruyu yazmak bile çok koydu.
Her gün görüşmek istemiyorum sonuçta. İstemediğim zaman da görüşmüyorum. İş var, eve gitmem lazım, o gelicek bu gidicek diye sıyrılabiliyorum. Ama evlenince... Hatta bunun üstüne bir de o görmek istemediğin adama yemek hazırla, portakal soy...
Şimdi sabah kalkınca bile ne güzelsin diyor bana. Heralde güzel olucam. Sende kalıcam diye 5 saat hazırlık yaptım diyemiyorum tabi. Bıyık al , kaş al, ağda yap, maske yap... Bak bunları bile yazarken yoruluyorum şu an. E evlenince her süper bakım mı olucak. Ben komple epilasyona mı girsem? Onu bile halletsem dibim gelicek.. Benim saçlarımı da orjinal rengine boyamam lazım. Hadi tamam bu soruyu ite kaka cevapladık. Ya diğerleri.
Sakın şimdi bana madem kafanda bu kadar soru var neden evleniyorsun demeyin. Kafasında böyle sorular olmadan evlenme faslı yaklaşık 20-30 sene önce kapandı. Şimdi bu moda. Trendi takip ediyorum.

Neyse, istediğiniz sorudan başlayabilirsiniz...


Sevgiler,
İlya